İYONİZE SU NEDİR? NEDEN ÖNEMLİDİR?
5 Aralık 2017 Salı
İyonize şu neden mi önektir.
29 Kasım 2017 Çarşamba
MANYETİK TERAPİNİN ETKİ ETMESİ NASIL OLUYOR?
MANYETİK TERAPİNİN ETKİ ETMESİ NASIL OLUYOR?
Manyetik ürün üzerimizde daimi olarak yani sürekli kullanımı ile bu etkilere sahip olabilir ve devamlı kullandığımız için bize verdiği destekleri de kaybetmemiş oluruz. Unutmayalım ki her an elektromanyetik dalgalara maruz kalıyoruz. Bunlara elektrosmog deniyor. Maruz kaldıkça bizim koruyucu zırhımız olan manyetik alanımızı-aura-bioenerji mizi eritiyor bitiriyorlar. Ve fizik bedenimiz manyetik kirlenme ile beraber savunmasız kalıyor. Manyetik ürünler takarak manyetik kirlenmemizi temizleyip bu manyetikalanımızın erimesini önlemeye destek oluruz.
Energetix Manyetik Danışmanı Gülbanu irtibat: https://www.facebook.com/manyetikkolik/ sayfamdan bilgiler inceleyebilir ve soru sorabilirsiniz. Aşağıda gördüğünüz ürün strip magnettir. Vücudumuzda takı takılamayan yerlerde kullanımı için tasarlanmıştır. |
27 Mart 2016 Pazar
MANYETİK ALAN HIRSIZLARI
MANYETİK ALAN YOKSUNLUĞU na sebep olan elektro manyetik dalgalar resimler de görüldüğü gibi.
manyetik alanımızı eriterek bizleri her türlü hastalığa açık hale getirir.
Manyetik Alan Eksikliği Sendromu
Japon hekim Prof. Dr. Nakagawa’nın 10.000’den fazla hasta üzerinde yaptığı onlarca yıllık araştırmaları manyetik alan tedavisi bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Nakagawa bir süredir ortaya çıkan pek çok ruhsal sorunun nedenini, dünyanın insan organizmasını çevreleyen manyetik alanının aşırı zayıf olmasına bağlamaktadır. Dünyanın bu manyetik alanının kuvveti son 500 ile 1000 yıl içinde tahminen yarı yarıya azalmıştır. Günümüzde bu manyetik alanın şiddeti 0.3 ile 0.4 Gauss arasında, daha doğrusu, kişinin bulunduğu konuma göre 0.5 ile 0.8 Gauss arasında değişmektedir. Buna bir de, dünyanın zaten epeyce azalmış olan manyetik alan kuvvetinin, yeni binaların çoğunda kullanılan çelik betondan dolayı daha da azaldığını ve insanın binlerce yıldır alışık olduğu şekilde bu alandan artık yararlanamadığını da eklemek gerekir. Nakagawa, yukarıdaki koşullardan dolayı meydana gelen bu duruma “Manyetik Alan Eksikliği Sendromu” adını vermekte ve sayısız insanın bundan muzdarip olduğunu belirtmektedir. Dünyanın manyetikliğinin sağlımız için, hatta hayatımızı sürdürebilmemiz için ne denli önemli olduğunu 60’lı yıllardaki ilk astronotlar gözler önüne sermiştir. Dünyanın koruyucu manyetik alanının dışında kalan bu adamların ruhsal ve fizyolojik sorunların yanı sıra kalsiyum ve mineral eksikliğiyle geri döndükleri tespit edilmiştir. İlk etapta, ağır depresyonlar geçirmiş; dünyaya döndükleri anda ise çabucak kendilerine gelmişlerdir. Kendilerini muayene eden bilimadamları rahatsızlıklarının nedeni olarak dünyanın uzayda eksik olan manyetik alanını görmüştür. O zamandan beri dünyanın manyetik alanı ve bunun canlılar üzerindeki etkisine ilişkin sayısız araştırma ve deney yapılmıştır. Örneğin, dünyanın manyetikliğini geçirmeyen bir kafese konulan farelerin 2 hafta içinde derileri soyulmuş ve süratle kanserli hücreler oluşturmuşlardır. Aynı hayvanlar yine söz konusu manyetik alana zamanında maruz bırakıldığında derileri yine çıkmakta ve tümörler hızla kaybolmaktadır.
Japon hekim Prof. Dr. Nakagawa’nın 10.000’den fazla hasta üzerinde yaptığı onlarca yıllık araştırmaları manyetik alan tedavisi bakımından olumlu sonuçlar vermiştir. Nakagawa bir süredir ortaya çıkan pek çok ruhsal sorunun nedenini, dünyanın insan organizmasını çevreleyen manyetik alanının aşırı zayıf olmasına bağlamaktadır. Dünyanın bu manyetik alanının kuvveti son 500 ile 1000 yıl içinde tahminen yarı yarıya azalmıştır. Günümüzde bu manyetik alanın şiddeti 0.3 ile 0.4 Gauss arasında, daha doğrusu, kişinin bulunduğu konuma göre 0.5 ile 0.8 Gauss arasında değişmektedir. Buna bir de, dünyanın zaten epeyce azalmış olan manyetik alan kuvvetinin, yeni binaların çoğunda kullanılan çelik betondan dolayı daha da azaldığını ve insanın binlerce yıldır alışık olduğu şekilde bu alandan artık yararlanamadığını da eklemek gerekir. Nakagawa, yukarıdaki koşullardan dolayı meydana gelen bu duruma “Manyetik Alan Eksikliği Sendromu” adını vermekte ve sayısız insanın bundan muzdarip olduğunu belirtmektedir. Dünyanın manyetikliğinin sağlımız için, hatta hayatımızı sürdürebilmemiz için ne denli önemli olduğunu 60’lı yıllardaki ilk astronotlar gözler önüne sermiştir. Dünyanın koruyucu manyetik alanının dışında kalan bu adamların ruhsal ve fizyolojik sorunların yanı sıra kalsiyum ve mineral eksikliğiyle geri döndükleri tespit edilmiştir. İlk etapta, ağır depresyonlar geçirmiş; dünyaya döndükleri anda ise çabucak kendilerine gelmişlerdir. Kendilerini muayene eden bilimadamları rahatsızlıklarının nedeni olarak dünyanın uzayda eksik olan manyetik alanını görmüştür. O zamandan beri dünyanın manyetik alanı ve bunun canlılar üzerindeki etkisine ilişkin sayısız araştırma ve deney yapılmıştır. Örneğin, dünyanın manyetikliğini geçirmeyen bir kafese konulan farelerin 2 hafta içinde derileri soyulmuş ve süratle kanserli hücreler oluşturmuşlardır. Aynı hayvanlar yine söz konusu manyetik alana zamanında maruz bırakıldığında derileri yine çıkmakta ve tümörler hızla kaybolmaktadır.
İletişim için: https://www.facebook.com/manyetikkolik/ face sayfamdan bana ulaşabilirsiniz.
Energetix Danışmanı Gülbanu.
Daha fazlası linkte
Manyetik Su Çubuğu-İyonize Su
NEDEN CANLI- İYONİZE SU İÇMELİYİZ?
Su yeraltında ilerlerken çeşitli mineralleri de bünyesine katarak yoluna devam eder, enerji yüklüdür hareket eder ve yeryüzüne çıktıktan sonra kazanmış olduğu antioksidan gibi bazı özellikleri yitirmeye başlar. Bekleyen su zamanla oksidan hale dönüşür. Antioksidan sular tüketildiği vakit molekül yapıları küçük olduğundan hücrelere nüfus etkisi diğer normal sulara göre 3 kat daha hızlı gerçekleşir. Besinleri hücrelere taşıma ve asidik artıkları ve toksinleri vücuttan atma işlemi daha etkili ve hızlı gerçekleşir. Antioksidan özellik gösteren sular aynı zamanda "aktive edilmiş su", "yaşayan su", "canlı su" ingilizce olarak da "live water" gibi isimlerle anılırlar. Hergün düzenli olarak antioksidan su tüketmek bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı direnç göstermemizi sağlar. Amaç kaliteli su tüketmek ise tek başına PH değerine bakıp alkali su diye adlandırmamak gerekir. Alkali su deyince aynı zamanda küçük molekül yapısıyla iyonize ve antioksidan nitelikli sular anlaşılmalıdır. Antioksidan özelliği tam olarak ifade etmese de ORP (Oxidation Reduction Potantial- Oksidasyon İndirgeme Potansiyeli) ile belirleyebiliriz.
ORP bir nevi suyun depolanmış enerji seviyesini gösterir diyebiliriz. Negatif olan ORP değerleri suyun indirgenmiş halde olduğunu yani elektron çalma hırsızlarına karşı savaşacak bir potansiyel enerjisi olduğunu ifade etmektedir. Soluduğumuz havada bulunan aktif oksijen mükemmel bir elektron çalıcıdır. Hayatımızı idame ettirebilmek için ihtiyaç duyduğumuz havadaki aktif oksijen aynı zamanda vücudumuzdaki hücrelerden de elektron çalarak hücrelerimizin yapısını bozarlar. Serbest radikaller diye adlandırdığımız elekton çalıcılar vücudumuzda dolaşarak sağlıklı hücre yapısını bozmaya çalışırlar. Tabiki vücudumuzda bu hırsızlarla mücadele etmeye çalışır. İşte bu noktada antioksidan suyu savaşan iki ordudan birisine 3-5 misli takviye kuvvet yapan savaşçı olarak yanımlayabiliriz. Antioksidan su vücudumuz tarafındadır, vücudumuzda yüzen mayın gibi dolaşan serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Serbest radikallerden kaçabilmenin imkanı yoktur. Soluduğumuz hava, yediğimiz yiyecekler, içtiğimiz içecekler, alkol, sigara, stres bol miktarda serbest radikal barındırır. Bu serbest radikaller astım, kanser, hipertansiyon, diyabet, kabızlık, alerji gibi rahatsızlıklara neden olmaktadır. Bu rahatsızlıkların tam net tedavileri henüz ortaya koyulamamıştır. Öyleyse yapabileceğimiz tek şey iyonize su gibi serbest radikallere karşı savaşacak ordu sayısını artırmaktır.
Su yeraltında ilerlerken çeşitli mineralleri de bünyesine katarak yoluna devam eder, enerji yüklüdür hareket eder ve yeryüzüne çıktıktan sonra kazanmış olduğu antioksidan gibi bazı özellikleri yitirmeye başlar. Bekleyen su zamanla oksidan hale dönüşür. Antioksidan sular tüketildiği vakit molekül yapıları küçük olduğundan hücrelere nüfus etkisi diğer normal sulara göre 3 kat daha hızlı gerçekleşir. Besinleri hücrelere taşıma ve asidik artıkları ve toksinleri vücuttan atma işlemi daha etkili ve hızlı gerçekleşir. Antioksidan özellik gösteren sular aynı zamanda "aktive edilmiş su", "yaşayan su", "canlı su" ingilizce olarak da "live water" gibi isimlerle anılırlar. Hergün düzenli olarak antioksidan su tüketmek bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı direnç göstermemizi sağlar. Amaç kaliteli su tüketmek ise tek başına PH değerine bakıp alkali su diye adlandırmamak gerekir. Alkali su deyince aynı zamanda küçük molekül yapısıyla iyonize ve antioksidan nitelikli sular anlaşılmalıdır. Antioksidan özelliği tam olarak ifade etmese de ORP (Oxidation Reduction Potantial- Oksidasyon İndirgeme Potansiyeli) ile belirleyebiliriz.
ORP bir nevi suyun depolanmış enerji seviyesini gösterir diyebiliriz. Negatif olan ORP değerleri suyun indirgenmiş halde olduğunu yani elektron çalma hırsızlarına karşı savaşacak bir potansiyel enerjisi olduğunu ifade etmektedir. Soluduğumuz havada bulunan aktif oksijen mükemmel bir elektron çalıcıdır. Hayatımızı idame ettirebilmek için ihtiyaç duyduğumuz havadaki aktif oksijen aynı zamanda vücudumuzdaki hücrelerden de elektron çalarak hücrelerimizin yapısını bozarlar. Serbest radikaller diye adlandırdığımız elekton çalıcılar vücudumuzda dolaşarak sağlıklı hücre yapısını bozmaya çalışırlar. Tabiki vücudumuzda bu hırsızlarla mücadele etmeye çalışır. İşte bu noktada antioksidan suyu savaşan iki ordudan birisine 3-5 misli takviye kuvvet yapan savaşçı olarak yanımlayabiliriz. Antioksidan su vücudumuz tarafındadır, vücudumuzda yüzen mayın gibi dolaşan serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Serbest radikallerden kaçabilmenin imkanı yoktur. Soluduğumuz hava, yediğimiz yiyecekler, içtiğimiz içecekler, alkol, sigara, stres bol miktarda serbest radikal barındırır. Bu serbest radikaller astım, kanser, hipertansiyon, diyabet, kabızlık, alerji gibi rahatsızlıklara neden olmaktadır. Bu rahatsızlıkların tam net tedavileri henüz ortaya koyulamamıştır. Öyleyse yapabileceğimiz tek şey iyonize su gibi serbest radikallere karşı savaşacak ordu sayısını artırmaktır.
http://www.kediliev.com/manyetik-terapi-energetix-f626/cubugunun-fonksiyonu-manyetik-ise-yarar-t21902.html?sid=4df035cb7b93b3221ad6bce71a6fb685
7 Mart 2016 Pazartesi
ALYUVARLARIN PLAKALAŞMASINA FAYDALI OLAN BİR DESTEK
ALYUVARLARIN PLAKALAŞMASI, PIHTILAŞMASI
Kan pıhtılaşması, alyuvarların zamanla birbirine resimlerdeki gibi yapışıp plakalaşması ve damar içinde kütleleşmesi sonucunda damar ayrımların da tıkamaya yol açar. Oysa sağlıklı bir beden de bu alyuvarların tek tek hareketli olması gerekir. Bu alyuvarların yüzeylerinde oksijen taşınır. Birbirlerine yapıştıklarında ne oluyor dersiniz? Tek tek oksijen taşıyamaz oluyor. Yüzeyi diğer alyuvarla yapışık çünkü. Bir de yakıtımız olan oksijenden kısıntı yapıyor mu bu alyuvarların birbirine yapışması?.. Tabi organizma kirlenmesi, yorgunluk, yaşlılık gibi belirtilerbaşlıyor. Hem önlem olarak hem de bu pıhtılaşmış alyuvarları ayırmak için manyetik takı kullanmanızı tavsiye ederim. Yapılan mikroskobik araştırmalar da bir ay sürekli manyetik takıya maruz kalmış yerlerde alyuvarların ayrıştığı gözlemlenmiş.
11 Ağustos 2015 Salı
Manyetik Alan Terapisi Nedir? Manyetik Alanımız Nasıldır? Manyetik Alanımız Neden Eksilir? Manyetik Alanımız Nasıl Desteklenebilir?
Manyetik Alan Terapisi Nedir? Manyetik Alanımız Nasıldır?
Manyetik Alanımız Neden Eksilir? Manyetik Alanımız Nasıl Desteklenebilir?
Video da manyetik alan, ve manyetik alanımızdaki eksilmelerin nedenleri, manyetik alan desteğine neden ihtiyacımız var gibi konular da bilgi bulabilirsiniz.Dan
Danışman: Gül BanuAker
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)